UYARIYORUZ!

Bir asıra yaklaşan kangren haline gelmiş, binlerce insanın canına ve ülkenin maddi-manevi bütün kaynaklarının zarar görmesine neden olmuş suni bir sorunu çözme; akan kanı durdurma niyetinin iyiliğinden şüphemiz yok.

Bu ülkeyi bütün unsurlarıyla seven, bu unsurları ayrı ayrı birer değer kabul eden bizler için birlik ve beraberliğimizi sağlamaya yönelik atılan her adım değerlidir.

ANCAK;

Süreç, açılım, kardeşlik projesi adına ne denilirse denilsin amacından sapmıştır. Bir tarafı kazanmaya çalışırken diğer tarafta onulmaz yaralar açmaya başlamıştır. Ne yazık ki biraz önce okuduğunuz cümle bile geldiğimiz noktanın bir eseridir.

Yeni devlet aklının geçmişin hatalarını aksi yönde tekrar etmeye başladığını görmekteyiz. Madem devlet içindeki büyük çetelerin, organizasyonların tasfiyesini bu sorunun çözülmesinde aşama olarak gördünüz aynı şeyi bu organizasyonların kucağında büyüyen “karşı” yapı için de düşünmelisiniz.

TEDİRGİNİZ!

Türk Bayrağını indirenlerin hayasız gösterileri karşısında “aman sürece zarar gelmesin” tepkisizliği ile ellerinde Türk Bayrağıyla Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında yürümek isteyenlere gösterilen güvenlik güçleri tepkisi yan yana konulduğunda projenin adalet terazisinin şaştığını görüyoruz.

Bebek katili bölücü başının ve örgütünün sürecin başat aktörü olarak sunulması bir hatadır. Şöyle ki Türkiye’de bir çok marjinal sol örgüt vardır. Bu örgütlerin marjinal olmalarının nedeni halktan yüz bulamamalarıdır. Aynı şekilde malum terör örgütünün de tamamen marjinalleştirilmesi mümkün iken örgüt elini kolunu sallayarak “paralel devlet” yapılanmasını sağlayacak duruma gelmiştir. Nitekim kaçırılan 4 asker için Türkiye Cumhuriyeti başbakanın yapacak bir şey olmadığını ifade ederek neredeyse ricacı durumuna düşmesi bizi kızdırmamış, üzüntüye boğmuştur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en güçlü başbakanı imajına sahip kişinin bu halini tasvir edecek kelime bulamıyoruz.

Elbette en büyük manevi değerimiz, dinimiz, kimliğimiz olan İslam’a ve insani değerlerimize göre insanların meşru taleplerinin devlet tarafından karşılanması gerekir. Ancak bu uygulamaların muhatabı terör örgütü ve onun siyasi uzantıları değildir. Siz bu hakları bütün vatandaşlarınıza verirsiniz ondan gayrısı kişinin kendisine kalmıştır. Siz İslam’a ve insani değerlere uygun hakları verdikten sonra kişiler terör örgütünün emrinde hareket etmeyi tercih ediyorlarsa o kişiler için “yumuşak” olma hakkına da siz sahip olamazsınız. Zalime merhamet edilmez.

Ancak geldiğimiz noktada atılan onlarca adıma rağmen hala yüzsüzce, utanmazca “Türkiye Kürdistan”ı ifadesi ile ülkeyi bölmek isteyenlere verilen tavizler, ülkenin diğer unsurlarını tedirgin ediyor. Bunu görmelisiniz.

Kürdistan kelimesi Osmanlı Tarihi ile açıklanamaz. Görülmesi gereken şudur: Osmanlı Devleti’ndeki devletin kullandığı Kürdistan kelimesi ile terör örgütü ve uzantılarının anladığı Kürdistan aynı değildir. Bu kelimenin sizdeki (iyi niyetli tanımız diyelim)karşılığı ile sabıkalı bölücülerin kullandığı karşılık ne yazık ki aynı değildir.

Yine ne yazık ki kullanılan kelimelere karşı yüz verici tutumlarınız bu ülkedeki diğer unsurları endişeye sevk etmektedir.

Bölücü örgütlere yeni kapılar açmayınız. Eğer siz bu tutumu devam ettirirseniz, birileri bunu silahlarının zaferi olarak göreceklerdir. Nitekim artık açıklamalarında “örgüt olmasaydı…” diye başlayan cümleler kurmaktadırlar. Göreviniz terörün halkta karşılık bulabilecek söylemlerini çürütüp, kalan bakiyelerle mücadele etmek olmalıdır.

Aksi takdirde daha büyük bir tehlikenin yaklaştığı konusunda sizi uyarıyoruz. Artık insanlar terörün hızlı zamanlarında bile yaşanmayan bir kamplaşmaya doğru gitmektedirler. Düne kadar Türkiye’de kimliğinin ve varlığının tehdit altında olduğunu düşünmeyen Türkler artık kardeşleri olarak gördükleri “Kürtler” adına ezildiklerini düşünmeye başlamışlardır.

Bu milleti ikna etmeden attığınız adımlar, uzun vadede daha büyük sorunların doğmasına neden olmasın!

EKSEN SAĞLIK BİR SEN
GENEL MERKEZİ