Darbe, Türk Dil Kurumu tarafından “bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi” olarak tanımlanmıştır. Darbelerin anatomisini anlamak için yakın politik tarihimize göz atmak yerinde olacaktır. “Soğuk Savaş” olarak nitelendirilen ve 2. Dünya savaşının bitimiyle başlayarak SSCB’nin dağılmasına kadar devam eden süreç içerisinde kullanılan yol ve yöntemlerden ülkemiz de hala etkilerini ve izlerini sürdüregelmektedir. Soğuk savaş dönemine özgü “Pisikolojik Savaş”, “Özel Harp”, Destabilize” faaliyetleri ve kirli politik oyunlar tarihin her safasın da kendini gösterebiliyor. Türkiye toplumunun deneyimlediği ilk askeri darbe olan 27 Mayıs 1960 darbesi öncesine ilişkin çeşitli yazarlar ülkede bir “bunalım”ın olduğuna işaret etmişlerdir. 1960 darbesini oldukça kısa bir süre sonunda 1971 Askeri Muhtırası takip etmiştir. 12 Mart muhtırası 27 Mayıs gibi sola daha yakın bir askeri darbenin önünü kesmek için yapılmıştı. Genel Kurmay Başkanı ve dört Kuvvet Komutanının imzaladıkları bir muhtıra ile ortaya çıkan 12 Mart’ın 27 Mayıs müdahalesinden farkı parlamentonun kapatılmamış olmasıdır. Ancak, komuta heyeti, hükümeti ve meclisi muhtıradaki şartlar yerine getirilmediği takdirde TBMM’yi kapatacaklarını söyleyerek tehdit etmişlerdir. Muhtıradaki ilk istek mevcut hükümetin istifa etmesiydi. Hükümet bu isteğe boyun eğerek istifa etti ve böylece adı ara rejim olarak konulan 12 Mart dönemi başlamış oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 12 Eylül 1980 günü emir komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askeri müdahale, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime karşı üçüncü açık müdahalesidir. Bu müdahale ile Süleyman Demirel’in Başbakan’ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1960 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin ve ekonomisinin baskı altında yeniden yapılandırıldığı bir dönem başladı. 1997 yılına gelindiğinde Türkiye bir kez daha darbe ile karşılaşmış ve post-modern darbe olarak adlandırılan 28 Şubat süreci yaşanmıştır. 28 Şubat 1997 yılında gerçekleştirilen olaylı Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası istifaya zorlanan, Necmettin Erbakan başbakanlığındaki Refahyol Hükümeti doğrudan hedef alınmıştır. Şeriat ile mücadele kapsamında sanat, kültü ve bürokraside büyük baskılar yaşanmıştır. 28 Şubat süreci, getirdiği ayrıştırmalar ve toplumsal kutuplaşma ile ayrıca dikkate değerdir. FETÖ, 15 Temmuz 2016 günü Türkiye’ye en karanlık gecelerinden birini yaşattı. 10 binden fazla FETÖ mensubu asker ve sivil; 35 askerî uçak, 74 tank, 246 zırhlı araç, 3 askerî gemi, 3 bin 992 silah ve 37 askerî helikopterle darbe girişiminde bulundu. İlk olarak Boğaziçi Köprüsü kapatıldı. Köprü üzerinde 30 vatandaş FETÖ’cü hainlerin kurşunlarıyla şehit oldu. Genelkurmay Başkanlığı darbeciler tarafından basıldı, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve kuvvet komutanları rehin alındı. Orgeneral Akar’a silah zoruyla darbe bildirisi imzalatılmak istendi. TRT işgal edildi ve darbeci askerlerin korsan darbe bildirisi canlı yayında okutuldu. Halkın haber almasını engellemek isteyen FETÖ’cü pilotlar F-16 uçaklarıyla TÜRKSAT’ı bombalarken iki kobra helikopteri de TÜRKSAT’ı teslim etmemek için direnen halka ateş açtı. Darbeciler havaalanlarını da hava trafiğine kapattı. Devletin zirvesini, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni F-16 uçakları bombaladı. Milletvekillerinin içinde bulunduğu sırada Gazi Meclis bombalandı. Ankara Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Merkezi de FETÖ’cü teröristlerin hedefi oldu F-16 uçaklarının attığı bombalar, 51’i özel harekat polisi olmak üzere 56 kişiyi şehit etti. Ankara Emniyet Müdürlüğü de bir kez F-16 ve 6 kez de helikopterlerle vuruldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast düzenlemeyi planlayan FETÖ, 27 asker ve 2 komando ile Erdoğan’ın Marmaris’te konakladığı oteli bastı. Şüphesiz ki FETÖ’nün darbe girişimine karşı en önemli kırılma noktası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı meydanlara, sokaklara çağırması oldu. O kara geceyi aydınlatan, vatanına sahip çıkan Türk milleti oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir darbe direnişi başladı. Kahraman Türk milleti, FETÖ’cü hainlere karşı göğsünü kurşunlara siper ederken geride 250 şehit ve 2196 gazi bıraktı. Ancak üst aklın kontrolünde FETÖ, Türkiye’yi teslim alamadı. Tüm bu darbe girişimlerinin ve darbelerin arka planında yaşanan süreçlere bakıldığında Türkiye’nin ve bulunduğu coğrafyanın ayrıca dönemsel olaylar ve bu olayların taşıdığı şartlarında görmezden gelinmemesi gerekmektedir. Ülkemiz özelinde hain ve kirli emeller peşinde koşan yabancı küresel güçlerin maşası rolünü üstlenmiş eller tarafından her darbe ve darbe girişimi öncesinde, özetle Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Laik-Anti laik çatışmalarına zemin hazırlamak, sevk ve idare etmek, siyasetçi, asker, bürokrat, diplomat ve sivil kişilere yönelik sansasyonel suikastlar ile bitmek tükenmek bilmeyen terör olayları ve toplumsal hadiseleri çok iyi analiz etmek süreçlerin anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Türkiye’de ki darbeler ve darbe girişimlerinde , anti demokratik zihniyete sahip jakoben ve militarist çevreler ile bunların uşaklık ettikleri küresel karanlık muhataplarının hedefi, coğrafyası yeniden dizayn edilirken, kaos ve kargaşa ortamından başını kaldırmaya fırsat bulamayan zayıf ve yönlendirilebilir bir Türkiye isteklerine hizmet etmekten başka bir şey değildir. Necip Türk Milleti her zaman darbelerin karşısında olmuş ve namlusunu demokrasisine, bağımsızlığına, varlığına ve birliğine kısacası milletine yönelten tanka selam durmamıştır. Bundan sonra da bu tarz karanlık ve kirli kalkışmalara geçit vermeyecektir. Kuruluşundan bugüne Türkiye’nin bağımsızlığı ve varlığı adına vatan bölünmesin, bayrak indirilmesin ve ezan susturulmasın diye, canları pahasına bu vatan için toprağa düşmüş tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Eksen Sağlık Bir Sen Genel Merkezi
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 709215
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.